7 Nisan 2012 Cumartesi

ST AUGUSTINE - ABD

Avrupa'nın Kuzey Amerika'daki en eski yerleşim yerlerinden biri olan St Augustine'deyiz.

Florida eyaletinde yer alan ve geçmişi 1513 yılına kadar uzanan bu şehir her yönüyle tarih kokuyor.


Nereleri görmeli?

Gezilip, görülecek o kadar çok şey var ki, hepsine yetişmek mümkün değil.

Şehirde görülmesi ve yapılması gerekenler listesine geçmeden önce bu şehre 1'den fazla gün ayrılması gerektiğini belirterek başlayayım.

Florida'nın ilk deniz feneri St Augustine Lighthouse görülmesi gereken yerlerden biri. Aslında bu fener orjinal fener değil. 1500 yılında yapılan ilk Augustine deniz feneri bir fırtına neticesinde batınca yerine 1800lü yıllarda yenisi inşa edilmiş. Yeni inşa edilen St. Augustine Feneri de deniz seviyesinden 165 metre yükseklikte.

Şehrin trafiğe kapatılmış, Arnavut kaldırımlı, sağlı sollu ilginç hediyelik mağazaların ve kafelerin yer aldığı bir bölgesi var. Burada aynı zamanda restore edilen ve geçmişi şehir kadar eski olan evler de var.

St. Augustine Plajı ise değişik, yine çok ince beyaz kumdan oluşan kendine özgü bir plaj. Akşam üstü saatlerinde büyük dalgalara bağlı olarak sörfçülerin rağbet ettiği bir yer idi. Gün batımını sahilden, palmiyelerin arkasından izlemek keyifliydi.

Şehrin en eski kalesi ile müzeleri de görülmeye değer. Müzelerin hepsini bir güne sığdırmak zor. Oldest House Museum Complex ile St. Augustine'deki en eski yapılardan biri olan Father O'Reilly House Museum,Ripley's Believe Or Not! Museum en popüler olanlar arasında.

Savannah yazımda da bahsettiğim ve esasen doğum yeri St. Augustine olan Hayalet Turları (Ghost Tours) çok revaçta. Bunun dışında Timsah çiftliğine turlar da düzenleniyor. Mini golf, Speedboat, historic downtown üzerinde helikopter turları da St. Augustine'e özgü aktiviteler.

1891-1953 yılları arasında kullanılan, şehrin en eski hapishanesi olma özelliğine sahip Authentic Old Jail'a da turlar düzenleniyor.

Nerede yemeli?

St. Augustine'de gittiğimiz restoran, ortamıyla ve yemeklerin lezzetiyle uzun süre unutmayacağım yerlerden biri olacak. Şehir merkezinde yer alan küçük bir Fransız restoranı: Bistro de Leon. Üç orta yaşlı Fransız kadın işletiyor. Bu işi o kadar benimseyerek ve sevgi dolu yapıyorlar ki, yemek yerken onların enerjilerine hayran oluyorsunuz. Fransız usulü kabak çorbası, ve kendi kırmızı şarapları çok değişik idi. Restoranın genel anlamda fiyatları çok ucuz olmasa da gitmeye değer.

Yine şehirde çok popüler olan bir de Hyppo Gourmet Popsticks var. Şehir turu esnasında biz mangolusunu denedik ve de çok beğendik.

Nerede Kalmalı?

Konaklama için iki seçenek var: Ya şehrin tarihi dokusunun içinde yer alan butik otellerden birinde ya da sabah uyandığınızda okyanus havası almak için sahildeki otellerden birinde kalmak. Bizim tercihimiz sahil otelinden yana oldu. Gün boyu ve akşam da şehir merkezini gezdik.


Şehirden bize kalan en güzel hatıralardan biri de, Bonnie ve Clyde kostümlerini giyerek çektirdiğimiz fotoğraf oldu. Bu işi yapan küçük dükkanlar var. İstediğiniz bir kostümü giyerek, dekoruyla, aksesuarlarıyla eski Amerika'ya gidiyorsunuz.

Hiç yorum yok: